AP'den Türkiye'ye çağrı: Aşk mektubu yok dilekçe gönderin haberi
AP'den Türkiye'ye çağrı: Aşk mektubu yok dilekçe gönderin, Gündem Haberleri.
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor Türkiye'nin AB ilişkileri için attığı adımlara "Daha fazla aşk mektubu göndermeyin, sadece pratik dilekçe gönderin" dedi.
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa'ya bağlılık konusundaki ifadelerini olumlu bulduklarını ama maddi reformlar beklediklerini söyledi. "Söylemlerinizin eylemlerinizle düzen içinde olduğunu kanıtlamalısınız" diyen İspanyol parlamenter DW Türkçe ile özel röportajında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarının test haline geldiği mesajını verdi.
Ilk Önce bir bilançoyla başlayalım. Türkiye-AB ilişkilerinde 2021 nasıl bir sene oldu?
Açıkça bildirmek gerekirse bir yıl öncesine oranla daha iyi bir yıldı, 2020 Türkiye-AB ilişkilerinde gerilimin irtifa yaptığı sene oldu. Ama şimdi ileriye dönük adımlar için sabit bir dönemden geçmekteyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi, bir defa daha, Avrupa Birliği tarihine, kültürüne ve politik alanına bağlayan son açıklamalarını olumlu buluyorum oysa biz Türk makamlarından pratik tatbik bekliyoruz. "Daha artı aşk mektubu göndermeyin, yalnızca pratik kullanım gönderin" diyorum. Söylemlerinizin eylemlerinizle armoni içinde olduğunu kanıtlamalısınız. Reform da AİHM kararlarını gerçekleştirmek ve AB yoluna pratik uygulamalarla yaklaşmaya çalışmaktan geçiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin coğrafi ve tarihi açıdan Avrupa'ya ait olduğunu söylüyor fakat Türkiye'nin AB'nin adaletsizlikleriyle yüzleştiğini de savunuyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? İki taraf arasında yanlış anlaşılma varsa, nedir bunlar?
Çoğu yanlış anlaşılma var, bizim tarafımızda önyargılar mevcut. Avrupa Parlamentosu'nda Türk ve İslam karşıtı siyasi güçler var. Lakin bunlar AP içinde çoğunluğu yansıtmıyor. Biz Türkiye'de AB yolundaki ilerlemeleri incelemeye ve takdir etmeye açığız. bu nedenle ilişkileri birkaç kademeli değerlendirmeliyiz. Katılım sürecine bağlı aşama normlarla ilgili olandır. Bu da kimi kriterleri yerine getirmeniz gerektiği anlamına geliyor. Bu alanda fazla ilerleme kaydedildiği söylenemez. İlişkilerin müşterek etkileşime dayalı diğer yönü kötü sayılmaz. Göç meselesi, kimi gerginliklere karşın, konunun bütününe baktığınızda iyi işliyor. Gümrük birliğini, vize serbestisini ve diğer konuları konuşabiliriz. AP için sorun, Türkiye ile her türlü ilişkiyi insan hakları ve hukukun üstünlüğüne bağlamamızda. Bir parlamento olarak bu bizim rolümüz. bu nedenle Türkiye'de insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında olanları incelemeyi ilişkilerin her boyutuna bağlamakta ısrar ediyoruz.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararları şu anda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündeminde. Avrupa Konseyi Türk-Avrupa ilişkilerinde her geçen gün daha da yük kazanıyor.Özellikle Kavala davasının tamamiyle önemi nedir bu ilişkilerde?
Sadece Kavala yok, bununla birlikte Demirtaş davası Türk makamlarının söylemlerinin tutarlılığı açısından deneme niteliğinde. Kimi süre Türkiye'den "Bizden şunu istiyorlar" şeklinde ifadeler işitiyorum. Biz hiçbir şey istemiyoruz. Türkiye Avrupa Konseyi üyesi ve AİHM kararlarını yerine getirmekle yükümlü. Bizim siyasi bir tutum olarak talepte bulunmamız laf konusu değil. Ülkenin imajı laf konusu. Ola Ki milletlerarası yükümlülüklerinizi yerine getirmiyorsanız dünyadaki ortaklarınızın güvenini kaybedersiniz. böylece ısrar ediyorum. Bizler Kavala ya da Demirtaş konusunda Türkiye'den herhangi bir talepte bulunmuyoruz. Biz yalnızca Türkiye'nin bu davalarla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmesini istiyoruz. bu nedenle siyasi dalaşa girmek niyetinde değilim. Siyasi planda Türkiye'den taleplerimiz var lakin bu davalar Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmesi gereken davalar, AB katılım sürecine yan değiller.
Türkiye'nin Kavala ve Demirtaş davalarıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmemesi Türkiye-AB ilişkilerinde ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Bu iki dava Avrupa Konseyi çerçevesinde ele alınıyor. Biz bu alanın dışındayız. bununla birlikte, Türkiye'de insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki gelişmeleri değerlendirdiğimizden bu alanlardaki her türlü gelişmeyi hesaba katmak zorundayız. Kavala, Demirtaş ve öteki çoğu davayı Türkiye'de demokratik standartlardaki çok büyük gerilemenin kurbanı ve imajı olarak görüyoruz. Türkiye gerçek ve dostça bir aday ülke elde etmek istiyorsa başta insan hakları ve hukukun üstünlüğü olmak üzere çoğu alanda Avrupa standartlarıyla yakınlaşmak zorunda. bu nedenle net konuşacağım: Biz Kavala ve Demirtaş davalarına müdahil değiliz. Fakat Kavala, Demirtaş ve insan haklarına alt diğer tüm davalar hakkında katılım sürecinde Türkiye'de yapılanlarla ilgili değerlendirmede bulunmakla yükümlüyüz.
2022 Türkiye raporunu düzenlemek üzeresiniz.
2021-2022 dönemi için...
Evet. Rapor genel kurulda ne zaman tartışılacak?
Muhtemelen Haziran ayında.
Geçen yılki raporunuzda Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması çağrısı yer alıyordu. Bu yıl da öyle olacak mı? diğer taraftan, tekrar geçen yılki raporda Türkiye ile üyelik yerine özel ortaklık mesajı hissetmiştik. Bu hâlâ geçerli mi?
Hayır, bakın, birincil raporumda AB ve üye ülkelere Türkiye'ye önerdiklerimiz konusunda istikrarlı ve arkadaşça olma çağrısında bulundum. Bu fazla net olmalı. Türkiye'den aday ülke olarak bir şeyler istiyorsak, net ve içten olmalıyız. Türkiye sonuçta kriterleri yerine getiriyorsa -fakat o noktadan henüz fazla uzaktayız- kültürel, dini, kimliksel mücadele olamaz. Burası çok net. Teklifimiz işin en başında dostça olmalı zira ancak bu şekilde Türkiye'den taleplerde bulunabiliriz. Türkiye insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında gerekeni yapmadı, fazla net gerileme var, bu endişe verici durum tüm uluslararası raporlarda dile getiriliyor. Müzakerelerin resmen askıya alınmasını istiyoruz çünkü Türk makamlarının bu alanlarda ilerleme kaydolma konusunda siyasi iradeye sahip olmadığı kanaatine vardık. böylece, bundan böyle yeni bir eylem planı okumak istemiyorum. Savcıların yalnızca bir tweet attıkları için üniversite öğrencileri hakkında kabahat duyurusunda bulunmadıklarına dair haberler okumak istiyorum. ya da terörist kavramının fazla geniş çerçevede herhangi bir kişiye aleyhinde hak göre kullanılması veya kitapçık yayımlayan bir kişinin Cumhurbaşkanına fiziki saldırıdan suçlanması gibi. Biz bu konularda ilerleme istiyoruz, yalnızca daha artı belge, daha pozitif plan veya reform taslağı değil.
Türkiye ile Ermenistan normalleşme görüşmeleri başlattılar. Bu gelişmeye Avrupa Parlamentosu'ndan bakışınız...
ve iyi bir haber. Türkiye'nin Dağlık Karabağ'da olanlar ardından sorunları devretmek için iki temsilcinin atanmasıyla attığı bu adımın takdirle karşılanması gerekir. Türkiye'de görmeyi arzuladığımız atmosfer budur. Türkiye kuvvetli bir yöresel aktör. Bunu teslim ediyoruz. Bu konuda belirsizlik değil. Lakin bu rol hemen Ermenistan'la olduğu gibi yaratıcı ve pozitif olmalı. Türkiye'nin Avrupa standartlarında yöresel bir aktör olması ve bölgemiz haricen ast yanlamasına hareket etmesi olumlu bir girişim. Mükemmel bir haber ve gelecek aylarda bu yönde iyi haberler elde etmek istiyorum.
Fransa'nın AB dönem başkanlığını sormadan edemeyeceğim. Cumhurbaşkanı Macron genel kurulunuza hitaben konuşmasında genişleme süreciyle ilgili olarak sadece Batı Balkanlar'dan laf etti, Türkiye'nin üyelik perspektifine hiç değinmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye AB için unutulmuş bir olgu mı?
Sayın Macron gibi bir Avrupa lideri kağıt üstüne yazılmadı diye hiçbir şeyi unutmaz (gülüyor). Ama Cumhurbaşkanı Macron cephesinden gelen bu bilinçli sükunet iyi bir haber de olabilir. Son zamanlarda Sayın Macron ile Sayın Erdoğan arasında bazı gerilimler yaşandığını biliyoruz. Sayın Erdoğan Sayın Macron hakkında pek hoş olmayan şeyler söyledi. bununla beraber, bu bilinçli sessizliğin geri planındaki siyasi mantığı iyi anladıysam, çok gürültü yaratmadan hareket edebileceğimiz bir dönem söz konusu olabilir. Yaşanan gerilimleri dikkate alacak olursak Fransa dönem başkanlığının Türkiye'yi ön plana çıkartmaması fena olmaz. Bana Kalırsa, gürültüsüz bu barışçıl dönemi, Türkiye'yi net ve yükümlülüklerine vefalı bir Avrupalı müşterek olarak kendime çekmek nedeniyle sessiz diplomasi yaparak kullanırdım. Lakin, dediğim gibi, pratik uygulamalarla. Pratik uygulamalara ihtiyacımız var.
FACEBOOK YORUMLAR