Nazan Kesal'dan merak edilen sorulara yanıt haberi
Nazan Kesal'dan merak edilen sorulara yanıt, Magazin Haberleri.
Habertürk'ten Aytekin Teker'in röportajından kısa bir kesit ...
'Oğlum' dizisinden gelen teklifi kabul etmenizdeki etkenler nelerdi? 'Perma Canan'da sizi ne etkiledi?
Yaşam biz plan yaparken başımıza gelenlermiş. (Gülüyor) Ben bu sezon için başka bir dizi için anlaşmıştım sahiden. Bir aksaklık oldu ve önümüzdeki sezona kaldı, ertelendi dizi. Benim de şansım Ay Üretim ’ın 'Oğlum' dizisiyle döndü. Ay Üretim ’ın işlerini hep sevdim. Şanslıyım, çünkü dinç bir senaryo, güçlü ve kabiliyetli oyuncularla mükemmel planlanmış ve yönetilmiş bir projenin içinde buluverdim kendimi. En fazla da 'Perma Canan ’ın hür ruhlu, sıkıntıya gelemeyen, başına buyruk, norm dışı garip kişilik olması projeyi kabul etmemde büyük etmen oldu diyebilirim. Rolü çok sevdim.
Canlandırdığınız rolle gerçek karakterinizin uyuştuğu noktalar var mı?
Genel anlamda yok lakin bağımsızlık ruhlu olma noktasında birleşiyoruz 'Canan ’la. Annelik öğrenilen bir şey. Roller kendimizle de yüzleştirir bizi. Bir hesaplaşmanın içine itti beni Canan karakteri. Bu dizinin ve tüm rollerin seyircide de böyle bir etkisi oldu. Yüzleşme… Seyirci için de iyi bir şey bununla beraber. İyileştirici bir yanı da var dizi izlerken hesaplaşmanın.
Sizi bir yapımda rol almaya yönlendiren esas unsurlar nelerdir?
Televizyonda ben yapımcının vizyonuna ve gücüne fazla inanırım. Ay Üretim ’la daha önce “Analar ve Anneler” projesinde çalışmıştım, şimdi de “Oğlum”. Sıralamam gerekirse önce akıcılık natürel oysa, daha sonra yapımcı, cast ve yönetmen.
Oyunculuk çocukluk yıllarınızdan gelen bir arzunuz muydu?
Evet, çocukluk yıllarına dayanır...
İlk sahne deneyimizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Lise son sınıfta coğrafya öğretmenimin teşvikiyle oynadığım “Oyun Bitti” oyunuyla ilk olarak sahneye çıkmıştım. Fazla heyecanlıydım fakat bir yana da çok mutlu olduğumu hatırlıyorum.
Uzun yıllardır keza tiyatroda, keza sinemada, keza de televizyonda izleyicinizle buluşuyorsunuz. Ama sizin için tiyatronun yerinin öbür olduğunu biliyoruz. Tiyatronun gönlünüzdeki yerini betimleyebilir misiniz?
Hayranı olduğum meşhur Rus yönetmen Tarkovsky sinemayı uçağa, tiyatroyu da kuşa benzetir. Bu benzetmeyi çok severim. Oyunculuk sanatını birincil tiyatroda deneyimledim. İlk göz ağrım. Seyirciyle karşılıklı gönüllü bir bono koymak fazla manalı ve fazla heyecanlandırıcı.
Tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğunun öbür olduğunu dile getiriyorsunuz. Bizim için bunu azıcık açabilir misiniz?
Tiyatroda oyuncunun, sinemada yönetmenin, televizyonda yapımcının gücüne ve yeteneğine inanıyorum.
Tiyatro oyuncuyu merkeze alan bir sanat.
Oyuncu, oyunun seyirciye iletiminde misyonu olan dinç bir aracıdır. Kötü bir oyuncuyla iyi bir tiyatro oyunu yapamazsınız fakat belki film çekebilirsiniz. Sinemada kötü oyuncu montajın ve yönetmenin gücüyle ödül bile alabilir. Tiyatroda fena bir oyuncuyu izlemek işkencedir.
Diziler üç saat sürdüğü için bölüm yetiştirme telaşı ile çekiliyor. Zamanla yarışıyor dizi sektörü. Bu telaşın içinde iyi oyuncular için oyunculuk gerçekleştirmek şiddet ama meşhur almak isteyenler için çok basit. Onlar “Ezberi yaptık, tipi de oturttuk mu tamam” kafasında oldukları için basit geliyor.
Kariyerinize baktığımızda tiyatro, dizi ve sinemayı benzer anda ilerlettiğiniz dönemleriniz var. Bu süreçte ansızın fazla karakteri yeniden can vermek oyuncu için nasıl bir duygu?
Oyunculuk bir bütündür. Kameranın, tiyatronun kurallarını birbirine karıştırmamak gerekiyor. İyi organize olduğunuzda bazen olabiliyor fakat olmasa daha iyi olur tabi. Benim dizi, film ve tiyatroyu aynı dönemde yaptığım fazla oldu. 'Bugünün Saraylısı' dizisinde varlıklı küskün, hüzünlü ve zarif bir bayan olan 'Üftade ’yi, günün sonunda akşam 'Toz Bezi' filmindeki gecekonduda yaşayan konut işçisi Hatun ’u oynamak basit değildi natürel. Gün içinde iki öbür sınıftan kadını oynama halinin zorlukları vardı. Kışkırtıcı ve eğlenceliydi de zorluklarına karşın.
Pandemi dönemindeki kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte tiyatroya yoğun alaka olduğu söyleniyor. Siz de 'Yaralarım Aşktandır' oyununuz ile sahnedeniz. Oyununuzdan bahsedebilir misiniz?
Gerçekten pandemi öncesi koskocoman bir ilgi oluşmuştu. Tam anlamıyla o ilgiyi yakalamış değiliz. Ekonomik sebepler fazla belirleyici bundan böyle. Fakirlik alım gücünü fazla etkiliyor. Nitelikli ve uygun fiyata bilet satışı yapan tiyatroların seyirci kitlesi yoksulluk sınırında yaşıyor ve natürel fakat salonlar eskisi dek dolu değil. Bir yanlamasına da yanına varılmaz pahada fiyatlara bilet satıp, niteliği tartışılır oyunların biletleri tükeniyor. Seyirci ve tiyatrolar ikiye ayrılmış durumda. Yoksulların tiyatrosu, zenginlerin tiyatrosu.
Ne eyvah ancak eşitsiz, adaletsiz kültür politikaları sonucu sınıf farkı yaratıldı seyircide ve oyunlarda. Tiyatronun zenginliği oyunun niteliğindedir. Tiyatrodan zengin edinmek isteyenler çoğaldı.400 TL ’ye bilet satan yeni tiyatro girişimcilerinin salonlarının dolu olması düşündürücü. Bir Takım oyunlar yeteneği olmayan ünlülere kurban ediliyor. Karışık ve garip bir dönem.
'Yaralarım Aşktandır' mükemmel gidiyor. Cümbür Cemaat izleyebilsin diye bilet fiyatlarını mantıklı tuttum. Seyirciyle buluştukça oynadıkça kendini duyuran bir oyun oldu. Şebnem İşigüzel ’in kaleminin gücü, Berfin Zenderlioğlu ’nun etkin rejisi Furuğ Furuğzad ’a bambaşka bir manzara sunuyor. Kadınlara yiğitlik veren bir biyografi var oyunumuzun.
Pandemide sahnelerden farklı kaldığınız dönemde neler hissettiniz?
Dünyanın sonuna geldiğimizi düşündüren bir dönem yaşadık. Yaşam durdu hepimiz için. Durduk ve göz önünde bulundurmak için çok vaktimiz oldu. 'Bir Zamanlar Çukurova' dizisi için bir sezon Adana-Urla arasında gidip geldim. Pandemiyi çalışarak geçirenlerdenim. Tiyatro yapamamak, tiyatroların kapılarına kilit vurması canımı çok sıktı. Bu ülkede gücünü sermayeden almayan egemen, nitelikli tiyatroların işi fazla güç.
Şimdiye dek öyle fazla karakterle izleyici karşısına çıktınız. Sizde yeri diğer olan 'keşke o rolü daha da sürdürebilseydim' dediğiniz bir kişilik var mı?
Bugüne dek çalıştığım bütün karakterler benim seçimimdi ve severek oynadım. Bazılarını özlüyorum tabii.
'Kayıp Kent ’in 'Meryem ’i mesela. Çok sevdiğim bir diziydi ne eyvah fakat kısa sürdü o iş. Çocukların annesi 'Meryem ’i doyamadım oynamaya. Saçımdaki beyazla oynamak istemiştim 'Meryem ’i. Dizi bittiğinde uzun zaman beyazlarımı boyayamadım.
'Fazilet Hanım ’ın hikayesine hiç girilmeden 50 bölümde bitti. Başrol oynuyorsunuz ve hikayeniz yazılmıyor. 50 birim hikayemin yazılmasını bekledim. Alışılmadık bir durumdu benim için. gerçi en çok sevilen, yurt dışına satılan, seyircide iz bırakan bir dizi ve rol oldu.
Eşiniz de (Ercan Kesal) sizin gibi oyuncu. Oğlunuz bu durumdan etkileniyor mu? Yani oyuncu olma arzusu var mı?
Poyraz yaşı gereği birazcık güvenilmez bir dönemden geçiyor. Basketbolcu olacak derken ani bir kararla bıraktı sporu. Şu Anda sırasıyla oyuncu, yazar, müzisyen elde etmek istediğini söylüyor. Bakalım yaşayıp göreceğiz... Biz de merak ediyoruz.
Nazan Kesal'dan merak edilen sorulara yanıt, başlık adı altında Geniş bir şekilde Haberin detayları ve bilgisi verildi. Kaynak takip edilmektedir, burası yeni bilgiler geldiğinde anlık güncellenecektir.
FACEBOOK YORUMLAR