Sena Şener ile düet yapan Kadebostany'den iddialı açıklamalar
Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı... Türkiye'ye sık sık konser atamak için geliyorsunuz.
Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı...
Türkiye'ye sık sık konser atamak için geliyorsunuz. Buradaki dinleyiciyle iyi bir bağ kurdunuz, nasıl oldu bu?
10 sene önceki birincil konserimizden beri buradaki dinleyici ile çok iyi anlaştık ve mükemmel hissettik. Aramızda önemli bir kavrama ve sevgi oluşmaya başladı bu gelip gidişlerle. bununla beraber ne zaman yeni bir şarkı çıkarsam buradaki dinleyiciler doğrusu merak ediyorlar ve meraklı oluyorlar üretimlerim konusunda. Şarkılarımı takip ediyorlar, ne olduğuna bakıyorlar. Sanırım bu müşterek bir aşk hikâyesine dönüştü. Biz iyi hissediyoruz, dinleyici üretimimizi destekliyor ve biz sonradan baştan geliyoruz. Bu birbirimizi besleyen bir aşk hikâyesine dönmüş oldu. Çok alçak gönüllü olarak Türk dinleyicilerin beni neden sevdiği sorusuna cevap vermem gerekirse, natürel fakat bilmiyorum... Lakin gösterişli olmam gerekirse de şunu söyleyebilirim sanırım iyi bir müzik zevkiniz var.
SOFİSTİKE MÜZİK YAPIYORUM
Kendi müzik tarzınızı ya da türünü nasıl tanımlıyorsunuz? Hem Türkiye'den peşine düşüp takip ettiğiniz müzisyen veya bir müzik türü var mı?
Kendi müzik tarzımı kitlesel çekiciliğe sahip sofistike müzik olarak tanımlıyorum. Sizi gülerken ağlatan şarkılar yapmayı seviyorum. Bu gösterme açınızla ilgili bir koşul, illa ancak sözleri anlamanız gerekmiyor. Kompozisyon, akor veya makamlarla ilgili de şeyler bilmeniz gerekmiyor. Müzik sadece hissettiğiniz bir şey. Ben tek bir tarzda birbirine eş ya da aynısı replikalar, kopyalar üretmek istemiyorum. Yazmak, üretmek ve bunu nasıl içimden geldiyse o tarzda yapmak istiyorum. Türkiye'den Selda Bağcan'ı dinliyorum ve onun öncülüğündeki o 70'lerdeki bütün saykodelik müzisyenler beni çok etkiliyor. Bu müzik türünü dinlemeyi seviyorum. bununla beraber Barışma Demirel de Türkiye'den çalışmalarını peşine düşüp takip ettiğim bir diğer müzisyen.
SANIRIM İSTANBUL'DA YAŞAYABİLİRİM
İstanbul'da yeralma hali hakkında ne düşünüyorsunuz peki? Burası nasıl bir kent sizin için?
Burada çağdaş ve gelenekselin bir arada olmasını fazla güzel. Bu benim için fazla kayda değer. Doğrusu sanırım ben burada yaşayabilirim. Hatta 10 sene önce geldiğimde burada yaşamak da istemiştim. Nerede ne yapılırın çok belli ve bariz olduğu, 'beklenebilir, mümkündür' durumlarının açık olduğu yerlere yaşamak istemiyorum ve sevmiyorum. Mesela yolda yürürken fazla lüks bir moda dükkânı da görüyorum ama anında yanına antika bir halıcı dükkânıyla da karşılaşabiliyorum. Burada beklenmedik şeyler de oluyor ve bununla beraber burada bir keşmekeş var. Ben bu kaosu da seviyorum. Lakin ara sıra tam tersi bir sessizlik de hâkim olabiliyor bu şehre. Ben bu sessizlik halini de seviyorum. Hem iklim ve hava koşulları da iyi. Etrafımda su olmasından ve denize yakın bulunmaktan hoşlanıyorum. Ayrıca ben İstanbul'da bir kafeye oturup insanları incelemeyi seviyorum. Her türlü insanı görebiliyorum burada. bununla beraber bu şart benim için bir ilham kaynağı da oluyor.
Şu ara dünya müzik gündemini meşgul ettiği için soruyorum. Bir gün Eurovision'a katılacak olsaydınız hangi ülkeyi temsil etmek isterdiniz?
Benim en büyük hayalim Eurovision'da şüphesiz diğer bir ülkeyi yok, kendi cumhuriyetim olan Kadebostany Cumhuriyeti'ni temsil etmek. Unutmayın ve not alın bu bir gün olacak. öte yandan bu sene Eurovision'da Ukrayna'yı temsilci ve birinci olan Kalush Orchestra grubunun şarkısını dinledim ve beğendim. Benim de Ukrayna'da çok fazla arkadaşım var. Hatta temmuz ayında Ukraynalı bir müzisyen benim grubumdan bir solistle birlikte Ukraynalı bir koronun olduğu bir şarkı çıkaracağız.
AÇIKÇASI GÜNDEMİ DEĞİL YALNIZCA MÜZİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM
Hayattaki kaygınız nedir?
Fazla kolay benim için mutlu görünmek her şeyden kayda değer. Sabahtan uyanıp mutlu görünmek ve bu mutluluğu her gün devam ettirmek benim için çok değerli. Fazla şanslıyım müzik benim tutkum. Yıllardır bu tutku için çalışıyorum. mutlu olmak ve bunu sürdürmeye kastetmek benim sanırım esas kaygım ve hedefim. öte yandan hayata ve dünya gündemine dair de çok bencilce bir yanıt vereceğim. Sadece müziğimi ve bir sonraki stüdyo kaydında ne yapacağımızı düşünüyorum. Yeni yeni filmler için müzikler yapmaya başladım, bu alandaki üretimlerimi düşünüyorum, heyecanlıyım. Tüm bunlar mutlu ediyor.
SENA ŞENER'İ İLK DEFA ESKİŞEHİR'DE GÖRDÜM
Sena Şener ile nasıl buluştunuz? Bu bir 'proje' mi yoksa bir müzik buluşması mı?
İki sene önce Eskişehir'de bir müzik festivalinde sahne almıştım. Sena Şener'in sesini duydum ve fiilen büyüleyici bir performanstı. Kendi varlığı da fazla etkileyiciydi. Kontağını aldım ve WhatsApp üzerinden yazdım. Müzik namına bir meslek birliği yapmaktan bahsettim. O da kabul etti. Gerçekten fazla hoş bir irtibat oldu. Fakat bu düet çalışması için bir türlü resim çekimi yapamadık. O da fazla meşguldü ben de. Dolayısıyla bir araya gelemedik. Ben de bir resim kulübesi yani 'photo booth' önerisinde bulundum. Bir araya gelmek zorunda olmadan bir resim çekimi yaptık. Bunu önerirken de Andy Warhol'un 80'lerdeki 'photo booth' çalışmasından esinlendim. Ortaya çıkan sonuçtan memnunum. Hem resim çekim formatı şarkımızın içeriğiyle de fazla uyumlu oldu.
FACEBOOK YORUMLAR